Biz Türk gençleri… Tarih boyunca devlet kurmuş ve devlet yıkmış bizler… Ne ara bu hale geldik, ya da getirildik? Biz değil miydik bu cumhuriyetin emanet edildiği gençlik? Neden şimdi bu haldeyiz? Neden herkes ‘’Bu gençlik nereye gidiyor yahu?’’ demekte bu kadar ısrarcı? Haydi geçmişe şöyle bir yolculuk yapıp ‘’Türk Gençliği’’ kavramını bir kez daha hatırlayalım.
Genç dediğimiz kavram, bugünün dünyasında biyolojik olarak değil, fikri olarak yansıtılmalıdır. İnsanın fikirleri ve idealleri öldükten geriye pek de bir şey kalmaz. Ne kadar taze ve faydalı bilgi ve bakış açısına sahipseniz o kadar gençsiniz işte. Biz insanlar doğarız, büyürüz, ömrümüzün uzunca bir süresini genç olarak yaşar ve yaşlılıktan sonra ölürüz. Genç kavramı TDK ‘ya göre yaşı ilerlememiş olan anlamında kullanılmaktadır. İnsan genç iken üretir, genç iken yatırım yapar, genç iken düşünür ve harekete geçer ve yine genç iken değiştirir kendini ve çevresindeki dünyasını. Bunu başarabilen insanlar, kendini ve çevresini değiştirmeyi olumlu yönde başarabilen insanlar, dünya tarihinde unutulmayacak yerlerde kendini hala yaşatmaktadır. Mesela, moğolların yağmacı ve talancı kısa süreli imparatorluğunu saymazsak, daha 33 yaşında ölen İskender, dünyanın neredeyse yarısını fethederek en büyük imparatorluğu kuran insan ünvanını hala üzerinde taşımaktadır. Bunu yapan insan daha 30 ‘lu yaşlarında genç birisiydi. Çok uzaklarda aramak istemem, daha 21 yaşında, nice yaşı hayli ilerlemiş ve tecrübeli diyebileceğimiz imparatorların fethedemediği İstanbul ‘u Fatih Sultan Mehmet fethetmedi mi? Daha 30 ‘lu yaşlarında Çanakkale Savaşı ‘nda zafer elde edebilecek, hatta gittiği cephelerde genç yaşına rağmen başarı üstüne başarı alabilecek akla ve zekaya sahip Mustafa Kemal Atatürk, çok geçmeden Osmanlı İmparatorluğu ‘nun genç ve kendini geliştirmiş kadrosundan Türkiye Cumhuriyet ‘i gibi bir şaheseri ortaya çıkarmadı mı? Sorarım şimdi neden gençlere artık böylesine güçlü ve kudretli şeyleri yapabilecek gözle bakılmıyor?
Bizi pasifleştirdiler de ondan. Osmanlı ‘ya ‘‘yıkılacak bu, hasta adam’’ gibi sıfatlar taktıkları dönemde bile Osmanlı’nın eğittiği Türk gençliği, vatansever o gençlik en az 2 yabancı dil biliyordu, askerlik, iktisat, siyaset gibi kavramların hepsine hakimlerdi. Kendi edebiyatını zaten çok iyi bilen bu gençler yabancı edebiyatlara da gayet hakim bir konumdaydı. O gençlikten öyle yazarlar çıktı ki, bugün İngilizler’in elinde varsa yoksa Shakespeare ve birkaç yazar mevcut, lakin bizim birinin burda adını versem diğerine çok ayıp olacak binlerce yazarımız mevcut. Noldu da bu gençlik şimdi yabancı kitaplardan uyarlama ya da direkt olarak çeviri yaparak edebi eser taklit etmeye başladı? Bu işi hakkıyla yapanlar elbette bugün de mevcut lakin gün geçtikçe bu mevcudiyet azalıyor. İstanbul ‘u 21 yaşında fethetti dediğimiz o büyük komutan 3 ‘ten fazla yabancı dile hakimdi ve surları yıkacak topların çizimini yapacak kadar da matematik ve geometri bilgisine sahipti. Şimdi sorsanız gençlere nasıl oldu bu, neden siz böylesine geliştiremiyorsunuz kendinizi diye, ‘’O padişahtı, onun aldığı eğitimi bize de versinler biz de yaparız’’, diyecekler. Lakin Fatih ‘in elinin altında bizlerin sahip olduğu internet gibi bir bilgi hazinesi dahi yoktu. Bilgiye ulaşmak böylesine kolaylaşmışken bu kelimeleri sarf etmek pek akıl karı gelmiyor bana.
Bizim köy enstitülerimiz vardı. Orada eğitim gören o güzel insanlar en az bir müzik aleti çalabiliyordu. En az 2 yabancı dil bilebiliyordu. Yemek yapabiliyor hem sosyal hem sayısal bilimlerde dersler görüyor ve bu konuda ezberci değil üretken olmaları teşvik ediliyorlardı. Oradan çıkan öğrencilerin çoğu devletin üst kademelerinde yerini aldı ve Atatürk İlke ve İnkılapları doğrultusunda ülkeyi ileriye taşımaya çalıştı.
Peki ya, biz ne yapmalıyız? Aslında neyi yapmamız gerektiğini Gençliğe Hitabe ‘de Atatürk çok güzel anlatmış. Bugün, bir işe yaramazlar denilen biz gençler Atatürk’ ün bize olan inancını ve emanetini asla yüz üstü bırakmayacağız. Kaldı ki Atatürk de buna olan inancını şu sözlerle açıklamaktadır: Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Düşünün ki siz canınızı hiçe sayıp bu vatan uğruna savaştan savaşa koşuyorsunuz. Silah arkadaşlarınızla yedi düvele meydan okuyorsunuz ve ortaya çıkan şaheseri gençlere emanet ediyorsunuz. İşte bu emanet edilen gençler biziz. Biz bu cumhuriyeti eski ihtişamlı günlerine geri getireceğiz. Yanı başımızda İran Amerika ile, Suriye kendi içinde, Azerbaycan Ermenistan ile ve Akdeniz ‘de büyük devletler birbiri ile çatışma içerisindedir. Batıdan Yunanistan adalarımıza göz dikmiş, Kuzeyde Rusya Kırım’ a girmiş ve biz arada kalmışız. Dünya böylesine çalkalanırken, Çin Amerika ile ekonomik bir savaş yürütürken biz kendi içimizdeki sorunlara boğulup kalmışız. Atatürk ‘ün fikirleri daha o kadar eskimedi. Hala günümüz için geçerli.

YAŞASIN TÜRK GENÇLİĞİ!