İsmini ünlü düşünür Platon’un baş yapıtları arasında yer alan ‘Devlet’ isimli kitabında tarif ettiği ‘ideal devlet’ tanımından alan bu kavramın aşıklar tarafından kabul gören kötü ünvanından sıyrılma zamanı geldi de geçiyor. Aşkların en safı, en güzelidir platonik aşk, peki ya nasıl?

Söylediklerime katılmayacak pek çok ‘karşılıksız aşk’ mağduru çıkacaktır elbet . Şayet öncelikle anlamamız gereken gerçek platonik aşkın aslında ne olduğudur. Gerçekleşmesi imkansız olan karşılıksız bir aşk, platonik aşk tanımları arasında yer almaz. Gerçekleşmesi ihtimaline olan inancımız her ne kadar dünya barışının mümkün olması ile eş değer olsa bile o kişiye dair hayaller kurmaktan asla usanmayız. Çünkü her zaman için umut vardır, ki sanırım bunu Pandora’ya borçluyuz. Platon’un ideal devlet tanımında bahsetmek istediği de bu umudun varlığını asla es geçmez. Böyle bir devletin var olmasını tüm kalbiyle istese ve buna tüm kalbiyle insansa da kolay bir iş olmayacağını öngörmektedir. Mesele de budur işte , o ihtimalin varlığıyla mutlu oluruz biz. Yılmaz Erdoğan’ın da dediği gibi : “Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim.”

Platonik aşkı hakkıyla yerine getirmek isteyenler için kötü bir haberim var, kimliğiniz asla ortaya çıkmamalı! Aşık olduğunuz kişinin bırakın size karşılık vermesi, varlığınızdan dahi haberdar olmaması gerekir. Aşkınıza karşılık bulacak kadar şanslı olsanız dahi elinizdeki saf aşkı kaybedersiniz çünkü büyü bozulur bir kere.

“Beğendiğiniz bedenlere ,hayallerinizdeki ruhları koyup bunu ‘aşk’ sanıyorsunuz.“ – William Shakespeare

İngiliz edebiyatının öncülerinden William Shakespeare’in de özetlediği gibi aşk bir noktada bundan fazlası değildir. Hayallerimizde kurguladığımız kişiye aşık oluruz ve bu kişiyi dilediğimiz yönde şekillendiririz. Engin hayal gücümüzün sevdiğimiz kişiye yükleyemeyeceği özellik ve güzellik yoktur. O da malum hiç cimri davranmaz her şeyden bol bol kullanır. Aşkımızı dillendirdiğimizde de karşımızdaki kişinin yüklediğimiz bu özelliklerden herhangi birinden dahi yoksun olduğu durumlarda bunun sorumlusu olarak onu gösterir ‘sen çok değiştin’ ‘artık seni tanıdığımdan emin değilim’ gibi cümlelerle karşımızdakini suçlu konumuna sokarız ancak baştan beri suçlu bizden başkası değildir.

İlişkilerin beraberinde getirdiği kavga ,yalan ,kıskançlık ve hayal kırıklıkları gibi pek çok yan etkiden bihaber olan bu aşk türünde hayallerinizde kurguladığınız aşkı dilediğiniz kadar yaşamakta özgürsünüz. Ne karşınızdaki kişi sizi yıpratıyor, ne de siz onu yıpratıyorsunuz. Günlük kurduğunuz en ufak bir diyalogda , en ufak bir temasta dahi mutluluktan dört köşe oluyorsunuz. Sizce de bu mutluluk onu içinizde muhafaza etmeye değmez mi?

Cinsel arzudan çok uzaktır platonik aşk . Aşkın cinsel değil, tinsel boyutuyla en içlerde hissedilir ve her insanın hissedemeyeceği , hayalini kurmayı dahi cesaret edemeyecek kadar korktuğu bir duygudur bu. Gerçekleşmeyeceğine inansak da içimizde bizi gaza getiren ‘ya olursa’ inancı bizi daha çok kenetler sevgimize. Bazen bu saadeti bozacak kadar cesur olmasak da bence yeridir. Bazı şeyler açığa çıkmadan daha güzeldir çünkü sonucu siz belirlersiniz. Dilerseniz hayallerinizde o kişiyi yüceltmeye devam edersiniz, dilerseniz o kişiden vazgeçersiniz. Her şey sizin içinizde olup bitmektedir inanın bana başkasının konuyla uzaktan yakından alakası bile yok.
Çok seviyorsanız, ve onu sevdiğiniz zaman dönüştüğünüz insanı da gerçekten seviyorsanız bırakın böyle kalsın. Seviyorsan bunu dışa vurup mahvetme, içinde yaşa bence.

Aşkın kendine yer bulduğu en güzel yer istisnasız sanattır. Gerek şiir , resim , şarkılar olsun her eserde duygularımızın biri yönlendirdiği şekilde ilerleriz. Amerikalı şarkıcı Neil Sedaka’nın 1959 yılında Carole King’e duyduğu aşkı dillendirdiği ‘Oh! Carol’ isimli parça vakit ayırılıp dinlenmeye değer. Ayrıca Carole King’de bu dünyalar tatlısı şarkıyı yanıtsız bırakmamış, şarkının yayınlanmasından bir yıl sonra ‘Oh! Neil’ ismini verdiği parçasıyla ona karşılık vermiştir. Sonucuna bakacak olursanız Carole başka birisiyle evlenmiş ve bir aşk hikayesi de burada sona ermiştir ancak geride bıraktıkları öykü bugün dahi yüzlerde tebessüme vesile olmaktadır. Görüldüğü üzere her aşkın bir ömrü vardır ancak en uzun ömürlüsü de platonik olanıdır.